20 Haziran 2012 Çarşamba

DIY Kartvizit :)



Aslında pek DİY - Kendin yap sayılmaz ama çalıştığım yerde henüz bir kartım yok. Ben de geçen gün Kadıköy-Limanda bunları gördüm. Sadece 2 TL çok beğendim. Kendi kartını kendin yaratabilirsin böylece... Ama sorun şu ki ben bunları kıyıp kimseye veremem ki :)
Devamını Oku

17 Haziran 2012 Pazar

Nerede? Orada? -İşimi sevmedim yazısı- :)

Ben işe başlayalı 3 ay olacak. Bu 3 ayın ilk 2 ayı 'deneme süresi' olarak geçiyordu. Bu işi çok istemiştim, kovaldım biraz. İlk seferde olmadığı için çok üzülmüştüm. Aslında işe alım süreçlerinden ne derece profesyonel olduklarını anlamalıydım. Belliydi ama önemesedim. Kafamı toparlamam gerekti ve işler kapımda sıralanmıyordu. Hala sıralanmıyor ama önemli değil.

Bir dosyanın, herhangi bir şeyin bilgisayarda ya da ofiste yerini sorduğumda aldığım cevap: 'Orada'  Orası neresi hiç bir fikrim yok. Herşey tam bir kaos ve ben patlamak üzereyim. Abarttığımı düşünen olabilir ama ancak içine girince anlaşılıyor bazı şeyler.


Bütün bunlar yetmezmiş gibi; mayıs ayı ortalarında, pazarlama direktörümüz ayrılacağını açıkladı. Bundan sonra yurtdışında yaşayacağı için, hazırlıklar vs. gibi sebeplerle ayrıldı. Ancak bir toplantıda şaşırdığımızı söylediğimiz de, kendisinin şaşırmadığını 6 aydır böyle bir planı olduğunu söyledi ki işe başlayışı zaten o kadar. Henüz bu haberi sindirememişken, çok tatlı diye düşündüğüm asistanı olduğum hanım ayrıldı. 

Bunu duyduğumda neredeyse ağlayacaktım zaten. Benim işe alınmam onun iş yükünü hafifletmek içindi. Fakat hiç beklemediğim bir anda daha kimseye ve hiçbirşeye alışamamışken iş yüküm 2 katı artması beni çok zor durumda bıraktı. Sadece benim değil Pazarlama asistanı arkadaşın da aynı şekilde. 2 kişi 3-4 kişillik iş yapıyoruz. Aynı ofiste çalıştığım bu iki kadını ben çok sevmiştim. Her ikisi de bana bir kez bile sesini yükseltmedi. Kendimi kötü hissettirmedi. Sorularımı hiç yanıtsız bırakmadı. Onlar gidince herşey daha karmaşık ve kötü bir hal aldı. Onların zamanında da vardı bu sorunlar. Sonunda gittiler zaten.


Geçenlerde rutin sabah toplantılarımıza 5 dk geciktiğim için, azar işittim. Aslında ihale bana kaldı. Çünkü 9 olan mesai saatinde kimse bina da değildi.Yol parası vermedikleri halde 2 vesaitle gidiyorum. Tek bir otobüs var o bölgeye giden onun da saatleri seyrek ve trafiğe takılıyor normal olarka. Onu beklersen 9,30 10 dan önce işte olamam. Bende minübüse biniyorum. Haliyle 5-10 dakikalık gecikmeler olabiliyor. İstanbul burası!

Bir tarafım büyüyecekler bunlar sabret diyor. Diğer yanım bunlardan hiç bir şey olmaz diyor.  Stresten uyuyamıyorum. 1 yıl vardı kafamda. Ne olursa, olsun demiştim. Ama bütün bunları hayal etmemiştim. Peki 1 yıllık ömrüm var mı? Zaman çok hızlı geçiyor ve aklımda hep aynı cümle 'Hevesin olsa paran olmuyor, paran olsa hevesin'.

Büyük başların yanında, küçük başların da, yetki sarhoşu olduklarını bilemezdim. Çok genç çalışanların ne maddi, ne manevi anlamda doyuma ulaşamadıkları, sırf cv de meşhur XX kişinin yanında çalıştım yazmak için orada oldukları bir yer... Cehalet sadece okumakla olmuyor cidden. Nasıl, konuşacağını, nasıl davranacağını (sadece bana değil kendi işleri ile de ilgili) bilmeyen insanlar dolu. Eh biraz ucuz etin yahnisi hesabı.


En kötüsü küçük hesaplar yapan yöneticiler. 1 ay oldu bir kartuş aldıramadım yazıcıya. Düşünün gerisini. Benim bulunduğum ofiste her dakika çıktı alıyoruz. Kağıdın bitmesi, kartuşun bitmesi işlerin aksaması demek. 4 kez söyledim yedekli gidelim dedim. Yedek var dediler. Bugün istedim YOKTU. 

2,5 ayda 6 kişi işten ayrıldı. En son ön büroda çalışan arkadaşımız istifa etti. İnsan bir oturur düşünür? Neden bu sirkülasyon diye.Yeni bir telefon aldım. Onun taksitlerini bitirince bende çıkacağım. Ama ondan önce bir süre daha dayanacağım bu egosu kendinden büyük insanların işinde. Düşünmek istemiyorum sonrasını. Bana şans dileyin.

Döktüm içimi rahatladım biraz. Varsa sonuna kadar okuyan birileri. TEŞEKKÜR EDERİM :)
Devamını Oku

15 Haziran 2012 Cuma

Görüntü var ama tad yok :)



Geçen Pazar arkadaşlarla Cevahir AVM'ye gittik. Bizim hep gittiğimiz Sofia diye bir mekan var, bir zamanlar makarnaları iyi fiyatları uygundu. Fiyatları hala çok uçuk değil ama makarnaları da, tatlıları da çok bozuldu. Yaşlıca bir garsonları var bir şey isteyince, yerinden zorla kıpırdıyor. Gelsem miiii? Gelmesem miii? diye :) Son gittiğimizde öyle değildi ama hakkını yemeyeyim. Yemeklerimiz yedik. Büyük bir umut ve iştahla çilekli tart söyledim ama sonuç hayal kırıklığı oldu. Tartöletin içine krem şantiyi basmışlar, çileklerin üzerine hazır şurup mu ne öyle şeyle var ya ondan basmışlar. Tabağı tarttan daha fazla beğendim zaten bu yazının amacı da tabağı göstermek :) Çok şirin değil mi?
Devamını Oku

Pages

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Ara ki bulasın

© 2011 Kızsal Şeyler İşte, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena